Dizlerime ardı sıra vuran kelimelerle
üzerime üzerime gelişin.
Uzun kahverengi saçlarının arasından
bana göz atan yırtıcı gözlerin.
Bir bacağını öbürünün üzerine atışın.
Ellerinde bir beklenti, çantanda bir mahalle yük
ne istiyorsun benden?
Dudaklarını tekrar tekrar ısırman.
Göğüslerini küçücük kazağının içinde gerip
büsbütün etrafımızı galleyana getirmen.
Lokantanın ortasında ağlaman,
manikürlü tırnaklarınla her damlayı düşmeden yakalaman,
olabilecek herhangi bir rimel felaketini ustaca atlatman.
Bütün bunlar çekilir gibi değil.
Yanında oturdukça kendimi senin bağrına değil
vapurlarla yağlanmış, martılarla arsızlaşmış
şu kara sulara atmak geliyor içimden.
Ince yüzlü fondaten sevgilim,
mavi mektup kağıdına yeşil mürekkep'le yazan,
saçı uzun, eteği kemerinden kısa,
çorabı hem külotlu, hem de karolu sevgilim.
Ben seni aslında hiç sevmemişim.
Emin Sağlamer
Şiirler bana can verdi. Şiirler beni üzüntülerden çıkarıp bugünlere getirdi. Şiirler sayesinde ayaktayım ve olan biten herşeyi hatırlasam da şiirler sayesinde hergün bir gayret kalkıp dün olmamış gibi yola koyulmaktayım.
Doksanların sonu, ikibinlerin başı, dünya düşmanlık ve üzüntü içerisinde kıvranırken, ben de kendimle, ailemle, ve sevdiklerimle olan hesaplarıma, kavgalarıma, barışlarıma devam ediyorum bu kitapla.
--Emin Sağlamer
Bina
Alnımdan aşşağı süzülen o tuzlu damlalarda,
gözüme kaçan o sokak tozunda,
içimi buran o bunaltıların
leblebi gibi kararmış taneleri var.
Eğer bir makina olsaydım
çoktan hurdaya çıkmıs olurdum.
Hani eskiciler dolu olur
kimse ne yenisini ne de eskisini ister ya,
işte ben oyum.
Sönmüş balon gibi
umutsuz bir köşeye çökmüş
boşu boşuna kendimi üzerek
zaman geçiriyorum.
Dertlerimi anlattıkça
sorunlar kıvrak bir yılan gibi
beni sarıyor.
Sonra kör düğüm düğümlenerek
beni karnımdan sonra göğsümden
en son da boğazımdan sıkıyor.
İçimde yine kor sobalar
kış vakti karartmalar
komşuda uyumsuz işler
telefonda annem
içimde mutsuzluk yüz kat bir bina.
Emin Sağlamer
gözüme kaçan o sokak tozunda,
içimi buran o bunaltıların
leblebi gibi kararmış taneleri var.
Eğer bir makina olsaydım
çoktan hurdaya çıkmıs olurdum.
Hani eskiciler dolu olur
kimse ne yenisini ne de eskisini ister ya,
işte ben oyum.
Sönmüş balon gibi
umutsuz bir köşeye çökmüş
boşu boşuna kendimi üzerek
zaman geçiriyorum.
Dertlerimi anlattıkça
sorunlar kıvrak bir yılan gibi
beni sarıyor.
Sonra kör düğüm düğümlenerek
beni karnımdan sonra göğsümden
en son da boğazımdan sıkıyor.
İçimde yine kor sobalar
kış vakti karartmalar
komşuda uyumsuz işler
telefonda annem
içimde mutsuzluk yüz kat bir bina.
Emin Sağlamer
Bir İstanbul'da Bin Sonbahar
İçim parçalanıyor ayazda
Boğazda dalgalar gibi.
Sonbahar birikiyor dudaklarıma
ağır ve kararlı.
Bir tünele girdim
farlarım, sileceklerim kapalı.
Tekerlekler döne dursun
ben geçmişe dönemiyorum.
Sarmaşık gibi almışsın içimi
senden öncesini hatırlamıyor;
Sensiz bir dünya,
sensiz bir sonbahar düşünemiyorum.
Yapraklar alev aldığında
penceremde o tanıdık rüzgar ıslık çaldığında,
Boğaz yine hırçınlaşıp çocuklaştığında,
kapı başında oturup dönüşünü bekliyorum.
Gelmiyeceğini bile bile.
Emin Sağlamer
Boğazda dalgalar gibi.
Sonbahar birikiyor dudaklarıma
ağır ve kararlı.
Bir tünele girdim
farlarım, sileceklerim kapalı.
Tekerlekler döne dursun
ben geçmişe dönemiyorum.
Sarmaşık gibi almışsın içimi
senden öncesini hatırlamıyor;
Sensiz bir dünya,
sensiz bir sonbahar düşünemiyorum.
Yapraklar alev aldığında
penceremde o tanıdık rüzgar ıslık çaldığında,
Boğaz yine hırçınlaşıp çocuklaştığında,
kapı başında oturup dönüşünü bekliyorum.
Gelmiyeceğini bile bile.
Emin Sağlamer
Horozlu Sevda
Sen geldin ya içim savruldu tarlalara.
bedenim başak dalgalarına yenik
tenim güneşte nefis bir pestil.
Sen geldin ya şarap oldu her bardak su
hem gecesi hem gündüzü sonsuz
yıldızlar tepemizde İstanbul'u tavaf etti.
Beni hamama atsan
eski bir halı gibi yıkasan
kaynar sularla kese yapsan da
bu arsız istekler yılan gibi kıvrılıp çıkmaz.
Bankaya yatırır gibi yatırdım tüm umutlarımı sana.
Bir iflas daha kaldıramam
ne sigortası, ne dostu bu sefer kurtarır.
Bırak artık annenin tasvip ettiği damat adaylarını da
bizim sokağın başında düşelim kaldırımlara .
Sabah erkenden komşu eş dost uyandıralım
horozsuz İstanbul sabahını salalım kahkahaya.
Emin Sağlamer
bedenim başak dalgalarına yenik
tenim güneşte nefis bir pestil.
Sen geldin ya şarap oldu her bardak su
hem gecesi hem gündüzü sonsuz
yıldızlar tepemizde İstanbul'u tavaf etti.
Beni hamama atsan
eski bir halı gibi yıkasan
kaynar sularla kese yapsan da
bu arsız istekler yılan gibi kıvrılıp çıkmaz.
Bankaya yatırır gibi yatırdım tüm umutlarımı sana.
Bir iflas daha kaldıramam
ne sigortası, ne dostu bu sefer kurtarır.
Bırak artık annenin tasvip ettiği damat adaylarını da
bizim sokağın başında düşelim kaldırımlara .
Sabah erkenden komşu eş dost uyandıralım
horozsuz İstanbul sabahını salalım kahkahaya.
Emin Sağlamer
Cereyan
Bir yanım pencere öbür yanımda kapı.
İkisinin arasında
bende ne renk ne de umut kaldı.
Elimde kahve fincanı
gözümde başkasının kocası
kurulmuşuz salona
oturuyoruz hem tembel hem manalı.
İçinde kıskançlık, elinde endişe
bir kaşını kaldırıyor
öbürünü indiriyorsun.
İyi ki de saçını yaptırmışsın sarışın şey seni!
Ayak tırnağın Fransız, ellerin Hint kınası
bir yanın Asya öbür yanın Avrupa yakası.
Ben istesem kocanı
sen "dünyada olmaz" bile diyemeden
çalıp yanlış işlere alıştırıp
evini yıkmaz mıyım sanıyorsun?
Emin Sağlamer
İkisinin arasında
bende ne renk ne de umut kaldı.
Elimde kahve fincanı
gözümde başkasının kocası
kurulmuşuz salona
oturuyoruz hem tembel hem manalı.
İçinde kıskançlık, elinde endişe
bir kaşını kaldırıyor
öbürünü indiriyorsun.
İyi ki de saçını yaptırmışsın sarışın şey seni!
Ayak tırnağın Fransız, ellerin Hint kınası
bir yanın Asya öbür yanın Avrupa yakası.
Ben istesem kocanı
sen "dünyada olmaz" bile diyemeden
çalıp yanlış işlere alıştırıp
evini yıkmaz mıyım sanıyorsun?
Emin Sağlamer
Son Durak
Sakat kalbim çekemez bu yaştan sonra
böyle arsız sevmeleri, sarsıntılı gecesini
yorgun sabahını.
Olduğu yerde kalır
diz çöker oturur beton kaldırıma.
Niyetim yok değil yanlış anlaşılmasın
sonra bir de alınma beğenmedi diye.
Ama hadi sen geç git bu duraktan
durak karar değiştirip
niyetli niyetli lambasını yakıp
otobüsün yolunu beklemeye düşmeden.
Savrul şu köşeden
sarmaşıklar savrulsun.
Sonra ardından bir toz, bir duman,
belki bir kaç çöp tanesi.
Bir de baktın yine herşey aynı
yine aynı sakin Levent caddesi
yine delik deşik yolu, su birikintisi
yine yolda ağır adım emeklisi
sanki o otobüs buradan hiç geçmemis gibi.
Emin Sağlamer
böyle arsız sevmeleri, sarsıntılı gecesini
yorgun sabahını.
Olduğu yerde kalır
diz çöker oturur beton kaldırıma.
Niyetim yok değil yanlış anlaşılmasın
sonra bir de alınma beğenmedi diye.
Ama hadi sen geç git bu duraktan
durak karar değiştirip
niyetli niyetli lambasını yakıp
otobüsün yolunu beklemeye düşmeden.
Savrul şu köşeden
sarmaşıklar savrulsun.
Sonra ardından bir toz, bir duman,
belki bir kaç çöp tanesi.
Bir de baktın yine herşey aynı
yine aynı sakin Levent caddesi
yine delik deşik yolu, su birikintisi
yine yolda ağır adım emeklisi
sanki o otobüs buradan hiç geçmemis gibi.
Emin Sağlamer
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)